Ege’nin Masal Kapısı: Homeros’un Kıyısına Yolculuk
Ege, mavinin bütün tonlarını saklayan bir deniz değil sadece; rüzgârın tuzla karışmış soluğunda binlerce yılın hikâyelerini fısıldayan kadim bir sahnedir. Kimi zaman Homeros’un dizelerinde yankılanır, kimi zaman tanrıların ayak sesleri kıyılarda duyulur. İşte Kapı Vizesi, bu sahnenin kulis kapısını size aralayan altın bir anahtar gibidir.
Bir sabah Bodrum’un taş sokaklarında duyduğunuz martı sesleri, öğleden sonra Leros kıyısında bir tavernanın kadehinde yankılanabilir. Arada geçen tek şey, birkaç adım ve bir gümrük memurunun dostane gülümsemesidir.
Kapı vizesi, Poseidon’un size armağan ettiği sessiz bir geçiş hakkıdır. Ne uzun bekleyişler, ne aylar öncesinden yapılan randevular… Sadece bavulunuzu alır, Ege’nin tuzunu ciğerlerinize çekerek limana varırsınız. Ve orada, Hermes’in kanatlı sandaletleri misali sizi karşı kıyıya taşıyacak bir feribot bekler.
Her ada, kendi mitini taşır kalbinde:
Kos, Hipokrat’ın gölgesinde şifa kokar.
Rodos, Güneş Tanrısı Helios’un ışığında parlar.
Samos, Hera’nın doğduğu toprakların bereketini taşır.
Midilli, Sappho’nun dizelerinde ebedileşmiş rüzgârı saklar.
Ege’de yolculuk, yalnızca iki kıyı arasında değildir; zamanlar, kültürler ve hayaller arasında yapılır. Sabah Türk kahvesiyle başlayan gününüz, akşam Yunan ezgileriyle biter. Aynı güneşin altında, iki farklı ülkenin gökyüzü birleşir.
Belki de Ege’nin en güzel yanı, sınırların sadece haritalarda olmasıdır. Kapı vizesi ise o sınırları silen, hikâyeleri birleştiren görünmez mürekkeptir. Kendinizi bırakın; rüzgâr sizi hangi adaya götürürse, tanrılar da orada sizi bekliyor olacaktır.